Sağlık-Sen’den Birinci İhtar!

 

Memur-Sen teşkilatı olarak 12 Eylül referandumunda "Toplu Sözleşmeye de Toplumsal Sözleşmeye de Evet!" diyerek toplu sözleşmeyi tüm kamu çalışanlarına armağan eden bizler olduk. Hatırlanacağı gibi kronikleşmiş muhalefet tarzlarıyla ideolojik sendikacılık yapanlar ise bu süreçte "HAYIR" için çalışmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sorunlardan nemalanarak bulanık suda balık avlayan bu zihniyetlerin çalışma hayatı için ürettikleri bir katma değer olmadığı gibi yine bu süreçte de çalışanların sıkıntı içinde olduğu dönemde hedef saptırmaları çaplarının düşüklüğü ile açıklanabilir. Bizim için özne "SAĞLIK ve SOSYAL HİZMET ÇALIŞANLARI" olarak malumdur. Bizler çalışanlarımızın ve tabanımızın talepleri ve hassasiyetlerine göre hareket etmeyi düstur edindik. Bu nedenle ülke genelinde Memur-Sen'e bağlı sendikalarımız bugün iş bırakma eylemi yapmıştır. Nitekim sağlık ve sosyal hizmet çalışanları için ortaya koyduğumuz toplu sözleşme taleplerimiz kamu işveren heyeti tarafından tatmin edici şekilde karşılanmamıştır. Nihayetinde Sağlık-Sen olarak toplu sözleşme masasında verdiğimiz onurlu mücadelemizi meydanlara taşıma kararı aldık.

 


Kamu işveren heyetinin toplu sözleşmenin mahiyetini anlamaması ve taleplerimize makul şekilde karşılık vermemesi nedeni ile sağlık ve sosyal hizmet çalışanları için istediğimiz ve daha önce kamuoyu ile paylaştığımız konu başlıklarını da Kamu Hakem Kurulu'na taşımak zorunda kalmaktayız. Sonuçta kazananın kamu çalışanları olmasını istiyoruz. Çünkü kamu çalışanlarının kazanması milletin de devletin de kaybetmesi değil bilakis kazanması anlamına gelecektir. Kamu çalışanları yine kazandıklarını bu ülkede harcayacak, bu ülkenin esnafına, hizmet üretenine ve devlete geri verecektir.


Sağlık-Sen olarak illerimizde iş bırakma eylemlerine katılım sağlanmıştır. Ancak çıkan tabloda görülmektedir ki topyekun var gücü ile kendini baştan bu yana bu sürece hazırlayarak eylemselliğini ortaya koymaya çalışan hizmet kolumuzdaki sendika olabildiğince cılız kalmıştır. Oysa ki Sağlık-Sen'in ülkenin farklı illerinde yaptığı iş bırakma ve basın açıklamalı eylemleri ise oldukça canlı ve dikkat çekici olmuştur.


Bizler daha güzel bir Türkiye özlemi çekiyoruz. Bu ülkede üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü istiyoruz. Hortumcuların, çetecilerin ve darbecilerin ekmeğimizi çalmasına asla müsaade etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz. Hakkımız olduğunu düşündüğümüz taleplerimize samimiyetten uzak bahanelerle engel olmaya çalışan iktidar kurmaylarına ise daima dik duracağımızın da altını çiziyoruz.


Geçmişte, ulusal birlik platformunda derin güçlerle birlikte ülkenin geleceğine yönelik kirli emellerine çanak tutan ve onlara ev sahipliği yapanların şimdilerde söyledikleri elbette muteber olamaz. Elbette mazisinde karanlık sayfaları olanlardan hayırlı ve samimi icraatlar yapmaları beklenemez. Elbette kaostan ve kargaşadan beslenmeyi huy edinmiş olanların çalışanların kazanımlarına yönelik bir vizyonları da olamaz.


Bilindiği gibi sözde sendika, sağlıkta dönüşüm programı başladığı süreç itibariyle yetkili olduğu 7 yıl içinde yedi gram kazanım elde edememiştir. Sağlıkta dönüşüm sürecinde çalışanları yalnız bırakarak sendikacılıklarını ideolojileri üzerine kurgulayanlar, Sağlık-Sen'in yetkiyi almasının ardından elde ettiği onlarca kazanımı görünce çılgına dönmüştür. Şimdi ise sözde sendika, Sağlık-Sen'in eylem gücünü yarım yamalak beyanatlarıyla gölgelemeye çabalamaktadır.


Güneşin balçıkla sıvanamayacağını bilmek, teşkilat gücünü ve motivasyonunu tekrar gözden geçirmek zorunda olan sözde sendikanın muhatabının SAĞLIK-SEN olamayacağını bir kez daha hatırlatır, birkaç örnek ile bugünkü eylemlerimizden kareleri paylaşmak isteriz.


Henüz birinci aşamasında olan eylem gücümüzün büyüklüğünü, anlayamayanlar için ihtarla ve iftiharla sunuyoruz.

 

  • PAYLAŞ :